Yaşamak Şakaya Gelmez

22-05-2018 14:34
Yaşamak Şakaya Gelmez

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yani ağır bastığından.

Nazım Hikmet

 

Fransa’nın Nice kentinde, butik bir lokantaya gitmek, güzel yemek, hemde cüzdana fazla yük olmak istemiyorsanız ve de bu ufacık lokantada yer bulursanız  uğrayın "La Merenda” ya. Sahibi ve şef’i "Dominique Le Stanc”, tuhaf  bir adam. Michelin yıldızını ve büyük lokantaları bırakmış bir kenara. Lokantanın telefonu yok, kredi kartı geçmez ve menüsü 12 yıldır hep aynı..

Dominique ile sabah 8:00 de buluştuk alışveriş yaptık, yemekleri hazırladık ve fırına verdik. "Gel biraz gezelim” dedi. Eski Nis’te yürüyüşe geçtik, Hamurcu ve makarnacı, fırın, balıkçı derken zeytinyağcıya gidelim dedi. Büyük bir dükkana girdik. Dünyanın zeytin yetiştiren her köşesinden yüzlerce zeytinyağları raflarda. Ortada kocaman bir masa, üzerinde minik kaşelerde zeytinyağları ve yanlarındaki plakette geldikleri yöre, cinsleri hakkında bilgiler. Dükkan sahibi, "Nerelisiniz, Güney Amerikalı’mısınız” diye sorunca, her zamanki heyecanım ile, "Hayır Türk’üm” dedim. Adamın yüzü aydınlandı.. "Aaaa zeytinyağının ana vatanı” deyiverdi. Oturduğumuz toprakların öneminden, medeniyetlerin beşiği olmamızdan, Hititlerden,  tahıldan ve zeytinin anavatanı olduğunu iddia ettiği Antakya’dan bahsettik. "Maalesef bize hiç Antakya’dan zeytinyağı gelmiyor” dedi.. Bir saat kaldık tadımda ve muhabbette, öğle servisi başlamadan lokantaya dönmek üzere ayrıldık.

İşte böyle toprakların üzerinde oturuyoruz sevgili dostlar. Hep söylerim ya, "Ülkemizde yerin altında petrolümüz yok ama yerin altında daha değerli hazinelerimiz, tarihimiz var” diye. Tarihi eserlerimizi ve güzelim şehirlerimizi başta İstanbulumuz olmak üzere süratle yok ediyoruz. "Yeryüzünde bekçisi olduğumuz topraklarda mevcudiyetinin farkında olmadığımız zenginlikler” yazı dizisi başlasam, liste başında zeytinyağı gelir.

Gelelim konumuza: Zeytin, mitolojide adı geçen bir meyve. Tek tanrılı üç büyük din için kutsal bir bitki. Arap ülkelerinde hurma ile açılan oruç, Anadolu’muz da zeytin ile açılır. Hz. Muhammed saçlarına ve vücüduna zeytinyağı sürermiş. Hippy gençliğimiz de yazları tek bir sort ile tüm günümüzü geçirdiğimiz günlerde, Akdeniz’in yakıcı güneş ve tuzuna karşı vücüdumuzu ve uzun saçlarımızı zeytinyağı ile korur idik. Eski Mısırda otlar ile karıştırıp kozmetik olarak kullanılır imiş. Helenistik dönemde Zeytin ağacı kesmenin cezası insan öldürmek ile bir sayılıyor ve suçlu ölüm cezasına çarptırılıyor imiş.. Düşünün…

Zeytin ağacındaki çiçeklerden 20 sinden biri ancak zeytine dönüşüyor. Zeytin ilk önce mor, sonra yeşil sonra da siyah rengi alıyor. A, D, E, ve K, vitaminleri içeriyor.


  

 Zeytin ağaçları 3000 sene yaşıyormuş ben Sicilya’da 1500 seneliğine sırtımı dayadım ve uyudum. Bir tanesinin içine girdim ve ağaçla konuştum, sanırım dinledi, usulca dallarını salladı. Bu zeytin ağaçları yaşlı ve hala dimdik ayakta. Zeytinyağı insanda da yaşlanmayı geciktiriyor. Hücre ve dokuların yaşlanmaya karşı direncini artırıyor. Yüksek miktarda doymamış yağ içerdiği için kötü kolestrolu dengede tutarken, iyiyi artırıyor. Kemikleri de güçlendirirken mide dostu, şöyleki; yemeklerden önce içildiğinde mide çeperini kaplayıp, gastrit ve ülser gibi hastalıklara yakalanma riskini önlüyor. Zeytinyağı, katı ve sıvı tüm yağlar arasında en kolay hazmedilen yağ. Yeni doğmuş bebeklerin beyin gelişimi için gerekli olan linoleik asit oranı zeytinyağında yüksek seviyede olduğundan, bebek bekleyen ve emzikli annelerin beslenmesi için en uygun yağ.

Türk mutfağı, "Zeytinyağlılar” olarak adlandırılan bir yemek kategorisine sahip dünya daki tek mutfaktır. HASTASIYIM

Zeytinyağı nın anavatanı’nın Afrika olduğu, Mısır üzerinden doğu Akdeniz’e geldiği söylenir. Ama o zamanlarda bu yağın %95’i "Lampant”, yani, kandil yağı…Bu durumda , Antakya civarı ise zamanın bir nevi enerji yatakları. 

İtalya’nın Puglia bölgesi asırlık zeytin ağaçları ile ünlü. Herbiri tek tek numaralı ve envanterde, budamak bile izne tabi. Bizdeki bilmemne koparatifi evlerine arsa açmak için bir gecede oldu bittiye getirilen zeytin ağacı katliamlarını buralarda göremeyiz. O müeahhitler buralarda yaşamazlar..

Ağaçlar ile konuşman lazım derler. İtalya’da zeytinci dostlar ile sohbet arasında, iki ayrı kişiden iki ayrı hikaye dinlemiştim.

Ağacın biri meyve vermiyormuş, yaşlı ve bilge Zeytinci şöyle demiş, "Ağaca kızacaksın, biraz ağır konuş ve azarla, azarı işiten ağaç derhal filizler vermeye başlar”. Diğer metod ise biraz gaddar: Meyve vermeyen elma ağacının dibine balta ile gitmişler, kesilmekten korkan ağacın dalları elmadan kırılacak hale gelmiş. Bu ikinci metod pek sempatik gelmedi doğrusu.

   

Ağacın kabuğunun içine girdim ve usulca konuşarak bin yıllık kalın derisini okşamaya başladım.

Puglia’nın meşhur DOP zeytin ağaçları bölgesindeyiz. "Guimetta çifliğinde sahibi Giovanni ve agromomi uzmanı (Bitkileri kullanarak ve üreterek; gıda, yakıt, lif ve arazi ıslahı için kullanılmasını sağlayan bilim)

Damiano bizi 1200 adet DOP (Menşei Korunmuştur)  tescilli ve numaralı zeytinliğine götürdü.

Damiano’ya göre beş şartı seviyor bu yüzlerce asırlık zeytin ağaçları;

1-    Güneş: Senede ortalama 300 gün güneş bazı uzun yaz günleri 12 saat parıldıyor Puglia’da

2-    Yalnızlık: Çok nüfüs patlaması yaşanmıyor ve göç almıyor bu topraklar

3-    Sert ve taşlık kurak toprak: Az yağmurlu alan kireç taşlı bir toprak su da tutmuyor .

4-    Susuzluk: Senede sadece 60’a yakın gün yağmurlu, o da senede ortalama .01mm günde…

5-    Sessizlik: Böcekler bile vızıldamıyor. Bizim ülkemizdeki zeytin ağaçlarının düşmanı, siteler ve fabrikalar buralarda faaliyet gösteremiyor. Tek tek numaralanmış ağaçları değil kesmek, budamak bile izinlere tabi.

   

Siz hiç bir "Ağaç” ile konuştunuzmu? Pek hoş sohbet olmasada en azından iyi bir dinleyici. Asırlık zeytin ağaçları ile konuşurken biraz dikkat etmelisiniz. Fısıldıyarak az ve öz konuşmalısınız. "Bu ağaçlar diğer ağaçlara benzemez herşeyden önce bilge ağaçlardır”, dedi bir zeytinci. Sanırım sizlerde şu an biraz deli olduğumu düşünüyorsunuz.

Ayhan Sicimoğlu, Haziran 2017

 

IdeaSoft® | E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.