Akhisar'da Zeytin
18-06-2018
15:18

1600 yaşında olduğu iddia edilen zeytin ağacı, bu toprakların tütün ekimine dönmeden seneler evvel zeytin ve zeytinyağı ülkesi olduğunun kanıtıdır.
Zeytin
Hüseyin Alhatoğlu’nun dedeleri ta Osmanlı zamanı Konya Karaman’dan gelip, Akhisar’a yerleşip, tütün yetiştirmeye başlamışlar. Zamanla büyük arazi sahibi olmuşlar. Gel zaman git zaman, tütün işi bu toprakları terketmeye başlamış. Tarlalar boşalmış. Baba Alhat sık sık İstanbul’a iş sehayatlerine gidiyor. Her seyahatte Yalova’da vapur beklerken nefis zeytintağlı yemekler ve birbirinden lezzetli nefis zeytinler tadıyor. Bu toprakların insanı zeytin sever ve hergün zeytini kahvaltı sofrasından eksik etmez. Yalova’da zeytin işini bir gayrimüslüm levanten yapıyor. Baba adamı görmeye gider, "Bir kamyon fide versen de topraklarımıza eksek” der. Levanten işine aşık ve fideleri çocukları gibi. "Olmaz siz oralarda fideleri öldürürsünüz, bizim buranın fideleri sizin topraklarınızı sevmez” der. Baba yalvar yakar ama Levanten nuh diyor da peygamber demiyor. İstanbul dönüşü gene uğruyor, zeytinlerinden bir teneke evine alıyor, afiyetle aile her sabah yiyorlar, Kafayı takmıştır bir kere. Gel zaman git zaman, her Istanbul seferinde adama uğramaya başlıyor. Gemlik’li de baba’nı bu kararlı tavrı ve vazgeçmediği ısrar nedeni baba’ya karşı bir sempati uyanmaya başlamış olmalıki, nihayet: "Hadi yolla bakalım kamyonetini, bir kamyonet fide vereyim tutturabilirsen devam ederiz” der. Tutmak ne demek, fidanlar yeni topraklarını çok seviyorlar ve fışkırıyorlar adeta. İşte böyle başlar Akhisar’ın zeytin hikayesi. Simdilerde Mustafa ve Alper Alhat Kardeşler yürenin en büyük üreticileri ve artık kaliteli sızma zeytinyağı imalatında da söz sahibi olmak istiyorlar.
Akhisar’a "Dünya Zeytin Günleri" nedeni ile tasarlanan festival için davet edildim. Kameramanlarını da yanıma aldım. Son derece samimi bir ortamda geçti festival. İzmir havaalanından 80 km kuzeye doğru Akhisar. Yapı olarak maalesef çok gözalıcı olmamakla beraber insanları sıcakkanlı ve kucaklayıcı. Eski Roma şehri tamamen yeni yapılar altında kalmış. Sabah erken kalkım. Zeytinyağı müzesinde bana özel bir kahvaltı hazırlanmış. Lafı kim icat etti bilmiyorum ama "Serpme Kahvaltı” bu mu acaba. Benim gibi minik kahvaltıcılar için çok fazla zengin bir masa. Ama ben halk kahvaltısı istiyorum. Son zamanda Urfa’da çiğer, Vietnam’da pirinç unu makarnalı etsuyunda karides ile kahvaltı yapan biri olarak millet ne yiyorsa ondan istiyorum. Pideli paça çorbası içilirmiş meğerse. Ağzımızdan çıktı bir kere geri dönüş yok. Ve sayın okuyucular hayatımda içtiğim en güzel çorbalardan birisi ile karşılaştım Öğlesine bir lezzet ki bir kısa şiir bile yazdım.
Sabahları bir kase kelle paça,
İyi gelir akşamdam kalmış karnı aç’a
Akhisar’da pideli kelle paçacı Önder,
Sende sıcak bir tabak boş mideye gönder.
Dede 1902 Selanik göçmeni. Duvarda sarıklı pala bıyıklı fotoğrafı var. Selanikte de kelle paça yapıyormuş. Oğlu da pideli kelle paça yapmış. Torunu da pideli kelle paça yapıyor, torununun oğlu da pideli kelle paça yapacak.
Her akşam fırın yakılıyor. Geceden kelle ve paçalar fırına diziliyor ve tam 10 saat sabaha kadar fırınlanıyorlar. Şimdilerde Avrupada ve bilhassa İtalya’da moda olan "Slow Cooking” in dedesi bu iş. 1900 lü yılllarından beri zaten icra ediliyor burada bu "Slow Cooking”. Sabah fırından cikan paçaları ayıklamaya gerek yok kemiğin ucundan tutup sallasan iliği ile beraber dökülüyormuş zaten. Pideler ekşi mayalı ve özel yapılıyor. Bir kaç gün bayatlıyor ve kuruyor, tabağın altına diziliyor. Üzerine uzun lif etli paça, biraz macun beyin, afiyetle yeyin sabahleyin.
12 milyon zeytin ağacı ile ülkemizin en büyük zeytinlikleri Akhisar’da. Şenlik ile beraber bir de panel düzenlenmiş. Konuşmacı olarak panelde yerimi alıyorum. Dünya zeytinyağı yarışmalarına katılmanın önemini anlatıyor. Yanıbaşımızdaki İstanbuldan daha az nüfuslu Yunanistan’ın üretimde ve kalitede bizden daha önde olmasının nedenlerinden bahsediyorum. Problem aynı, ürün var ve çok daha kalitelisi yapılabilir ama yapsak bile dünya çapında tanıtımını yapamıyoruz. Burada iş biraz bana düşüyor sanki.
Günümüzü kız çocukları korosu ile gözlerimiz buğulu noktalıyoruz.
Havasına suyuna, taşına toprağına.
Bin can feda bir tek dostuma.
Her köşesi cennetim, ezilir yanar içim.
Bir başkadır benim memleketim.